Ramazan'daki manevî kazanımlar, tatile çıkmasın!
Mağfiret ayı Ramazan, önümüzdeki hafta içinde Müslümanlara veda ediyor. Birçok aile okulların tatile girmesini ve Ramazan Bayramı'nı fırsat bilerek tatil planları yapıyor. Ancak Ramazan'da belli ölçüde bir manevî; olgunluğa erişen insanın, tatil ortamındaki rehavetle kazanımlarını kaybetmemek için tatil plan ve rezervasyonlarında dinî; hassasiyetlerini öncelemesi gerekiyor.
Bir yaz Ramazan'ını daha geride bırakmak üzereyiz. Müslümanlar, sıcak havada oruç tutmanın, yemek neyse de susuz durabilmenin zorluklarını göğüsleyerek, manevî; anlamda kendini geliştirmek için ibadetlere yöneldi. Çağrı İlahî; olunca, “Seneye çıkan canlar övünsün!” diyerek herkes, af ve mağfiretin sağanak sağanak yağdığı kutlu mevsimi değerlendirmeye çalıştı. Ramazan ayının bereketi ile birlikte, az da olsa devamlı kılmaya çalışılan ‘manevi kazanımlar' sahibine fark edilir bir huzur veriyor. Her yıl olduğu gibi bu sene de, on bir ay boyunca hırpalanan ruhumuzun, manevî; kimliğimizin dinlendiği ve arındığı bir Ramazan'ı daha ağırlıyoruz. Bitecek, her güzel şey gibi o da gidecek. Sonra bir nebze bayramla teselli bulacağız. Peki, ya sonra?
Tatilde manevi hassasiyetlere dikkat!
Birçok aile yaz tatilini Ramazan Bayramı'yla birleştirip, uzunca bir vakit dinlenme planları yaptı. Hatta günler öncesinden planlar ve rezervasyonlar ayarlandı. Fakat tatili bir rehavete dönüştürmeden, Ramazan'da kazandığımız manevi motivasyonu büsbütün kaybetmeden değerlendirmeye çalışmak en güzeli. Yazın tadını çıkarıp dinlenirken, ibadetlerimiz ve manevî; hassasiyetlerimizi devam ettirmemize bir engel bulunmuyor aslında. Fakat gidilen tatil beldeleri veya otellerin atmosferi ister istemez insanda bir ülfet peyda ediyor. Açık büfe yemekler, manzaralı odalar, içinden çıkmak istenilmeyen havuz veya deniz ortamları bir anda bizi içine çekiyor. Zaman kavramı karıştıkça namaz vakitleri tehlikeye giriyor. Kimileri bu rehavetle hiçbir mazereti yokken iki namazı bir vakitte kılmak olarak bilinen cem'e müracaat edilebiliyor veya kazaya bırakılabiliyor. Rahat ve rehavetten, giyim kuşam da nasibini alıyor elbette. Ramazan boyunca tesettür ve mahremiyete dikkat ederken, tatilde velev ki kadın ve erkeklerin kendi aralarında dahi olsa havuz ve denizde giydiği kıyafetlerde bu hassasiyeti kaybetmesi söz konusu olabiliyor. Zira hemcinsler arasında bile haram olan vücut yerlerine dikkat edilmediği takdirde haram sınırları ihlal ediliyor. Açık büfenin vaat ettiği zengin içeriğin kurbanı olabiliyoruz bazen de. İçeriğini ve yapılışını bilmeksizin tükettiğimiz gıdalar, dinimizin sakıncalı bulduğu öğretilere ters düşebiliyor.
‘Ramazan gitti, maneviyat bitti' olmasın diye…
“Tatildeyim!” mazeretiyle namazların cem' edilmesinin dinde yeri bulunmuyor. Havuz, yemek, gezme saatlerini olabildiğince namaz vakitlerine göre ayarlayarak namazlar vakitlice eda edilebilir.
Tercih edilen restoranlar ve menülerin içeriği hakkında bilgi alarak, şüpheli ya da dinen haram kabul edilen (içki, domuz vb.) şeylerin karıştığı gıdalardan uzak durmak mümkün. Bununla birlikte açık büfenin haşmetine kapılmadan tabaklar hazırlanabilir. Temiz yiyecekler kadar ölçülü yemek de maneviyatımızı etkiliyor. Havuz ve denizden aç dönüldüğünde açık büfe olduğu için ölçüsüzce alınan yemeklerin çoğu çöpe gidiyor. Türkiye ve dünyanın birçok yerinde aç insanların olduğunu sadece Ramazan ayında hatırlamak yetmiyor zira. Bu düşünceyle ihtiyaç fazlası yemek tüketmemeye ve Ramazan'da bir nebze olsun rahatlayan bedenleri, çok yemek yiyerek yormamaya dikkat etmeli.
Tatilin doğasına uygun kıyafetler tercih edilirken de hassas davranmak önemli. Mahremiyet sınırları içerisinde giyinerek tesettür latifelerimizi koruyabiliriz. Dinimiz, bir erkeğin hemcinslerine ve eşi dışındaki kadınlara karşı asgarî; seviyede örtmesi gereken yerini, göbek altı ile diz kapağı altı arası olarak tarif ediyor. Deniz ya da havuza girerken giyilen şortların çoğunluğu bu şartı karşılamıyor. Kadınlarda ise bu sınır sadece kadınlar arasında konuluyor. Özellikle yüzme kıyafetleri tercih edilirken bu ölçünün (kadınlar arasında mahremiyet göbek ve diz kapağı arasındaki bölüm) aşılmadığı kıyafetler tercih edilmeli.
Ramazan'la birlikte hayatımıza geçirdiğimiz sünnetler de tatil rehavetine kurban gitmemeli. Bunun yanı sıra mümkün olduğunca hemhal olduğumuz Kur'an-ı Kerim tamamen rafa kaldırılmamalı. Ramazan ayında kazanılan göz, kulak ve dil oruçlarına tatilde de devam edilmeli.