Bürokratlar artık doçent olamayacak
Prof. Dr. Yekta Saraç, Yükseköğretim Kurulu başkanı olduktan sonra Kurul; kamuoyunda da olumlu karşılanan bazı önemli kararları yürürlüğe koymaya başladı.
Tıp ve hukuk fakültelerinde taban puan uygulamasına geçilmesi, merkezi yönetimin bazı yetkilerinin üniversitelere devredilmesi, yükseköğretime geçiş sınavında taban puan uygulamasının yükseltilmesi, 1980 darbesi sonrası kabul edilen YÖK Yasası yerine yeni bir yasa çalışmasına başlanılmış olması bu olumlu gelişmelerden bazıları. Ancak yılın son günü Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı internet sitesinde yayımlanan yeni doçentlik kriterleri ile birlikte Kurul'un ciddi tartışmaların odağı haline geleceğini tahmin etmek çok da zor görünmüyor. ÜAK Başkanlığı, yılın son günü 31 Aralık 2015 tarihinde resmi internet sitesinde yayımlanan yeni doçentlik kriterleri ile birlikte doçent olunabilmesinde gerekli olan asgari şartlarda değişikliğe gitti. Yeni yayımlanan kriterlerle birlikte pek çok alanda asgari puan sistemine geçilmesi ile birlikte sistemde en önemli değişiklik ise; “doçent adaylarına ders anlatma zorunluluğu” getirilmiş olması. Yeni doçentlik sınav sistemine göre; doktora eğitimini tamamladıktan sonra açık, uzaktan veya yüz yüze ortamlarda verilmiş ders alt başlığında doçent adaylarının en az bir dönem yüksek lisans veya doktora dersi anlatmış olmaları veya en az 2 dönem önlisans veya lisans dersi anlatmış olmaları ya da yurtiçi veya tanınan yurtdışı yükseköğretim kurumlarında en az 2 yıl öğretim elemanı olarak çalışmış olmaları şartı getiriliyor.
Bu yeni kriterler çerçevesinde üniversitelerde öğretim elemanı olarak çalışmayan ya da herhangi bir üniversitede lisans, yüksek lisans dersi anlatmayan kişiler doçentlik sınavına başvuramayacak. Bu kriterler özellikle bürokraside çalışıp lisansüstü eğitim yapan ve ardından doçentlik sınavına başvuran bakanlık uzmanları, tetkik hakimler, raportörler, mühendisler, mimarlar, ilahiyatçılar gibi çok geniş bir alanda doçentlik sınavına başvuran kişileri etkilemiş olacak.
Bilim dünyasına katkı, yeni ve özgün yayın ve araştırma hak ve yetkisi sadece üniversitelerde çalışan kişilerin tekelinde olmadığı gibi bu sistemin uygulamaya girmesi halinde, teori tarafında değil ancak işin uygulama tarafında bulunan, fiili sorunların içinde pişerek bu tecrübelerini akademik çalışmaları ile bilim dünyasına kazandıran pek çok kişiye de engel olunacak. Kendi bilim alanım açısından bakılacak olunursa, hukuk alanında akademik çalışma yürüten ve işin uygulama tarafında bulunan Anayasa Mahkemesi üye ve raportörleri, Yargıtay ve Danıştay tetkik hakimleri, ilk derece mahkemesi hakimlerinin yazdıkları akademik makale veya lisansüstü tezler ve doçentlik tezleri sayesinde üniversitelerde çalışan pek çok öğretim üyesi de, mahkemelerin hukuki konulara yaklaşımını öğrenme imkanını kazandığı gibi uygulayıcıların ortaya koyduğu bu çalışmalar, üniversitelerde teorik çalışmaları yürüten öğretim elemanlarına pek çok olumlu katkı da sağlamaktadır.
Yeni doçentlik kriterleri en fazla Sağlık Bakanlığı'nda çalışan doktorların doçentlik sınavına başvurmalarına engel oluşturacağa benziyor. Zira her yıl 5.000-6.000 kişinin başvurduğu doçentlik sınavlarında başvuruların yüzde 50'lik kısmının sağlık-tıp alanından yapılan başvurular oluşturmakta iken bu başvurular içinde de Sağlık Bakanlığı'nda çalışan ve herhangi bir üniversitede ders anlatmayan doktorlar, çok büyük sayılara ulaşıyor. Yeni kriterlerin uygulanmaya başlaması ile birlikte Sağlık Bakanlığı'nda çalışan doktorlar da, bir üniversitede öğretim elemanı olarak çalışmadıkları veya üniversitelerde ders anlatmadıkları sürece doçentlik sınavına başvuramayacaklar.
Yeni kriterler incelendiğinde, bilimsel faaliyet türüne göre adaylardan pek çok başlık altında performans beklenmekte olup bunlardan bazıları, ulusal/uluslararası indekslerde taranan makaleler, ulusal/uluslararası yayınevleri tarafından basılan kitaplar, sempozyum, bildiriler, yönetilen tezler gibi pek çok başlık altında bilimsel faaliyetler puanlanarak adayların asgari başvuru puanına ulaşmaları beklenmektedir. Ancak bir kişinin tüm bu faaliyetlerden elde ettiği puan 100 puanlık asgari başvuru koşuluna ulaşsa da sadece 1 veya 2 puan değerindeki; üniversitede öğretim elemanı olarak çalışma veya önlisans, lisans, yüksek lisans dersi anlatmış olma şartı tamamlayamaması nedeniyle doçentlik sınavına başvuru hakkı elinden alınmaktadır.
Anayasa'nın Başlangıç bölümü ile birlikte 5. ve 17. maddesinde; her Türk vatandaşının maddî; ve manevî; varlığını geliştirme hakkına sahip olduğu ifade edildikten sonra aynı ifadelerde; devletin temel amaç ve görevinin, kişilerin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkının önündeki engelleri kaldırmak olduğu belirtilmektedir. Akademik kalite, nitelikli bilimsel ve özgün yayın ve çalışma yapma hakkı hiç kimsenin tekelinde olmamalı, bilimsel üretkenlikte, sadece birkaç dönem ders anlatmış olmak gibi bir kritere, hakkı olan değerden fazla bir değer biçilerek işin uygulama tarafında bulunan kişilerin akademik kariyerlerine engel olunmamalıdır. Akademik kariyer ve unvanlara ulaşma hakları bu kadar biçimsel şartlarla ellerinden alınan kişilerin, yüksek lisans ve doktora çalışmaları da bu tür düzenlemelerle anlamını yitirecektir. Bu şekildeki bir kriterden olumsuz etkilenmemekle birlikte şahsen Sayın Yekta Saraç Hoca'dan beklentim, bu şekilde haksız ve kanuni dayanaktan yoksun bir düzenlemeyi, yürürlüğe girmeden geri almasıdır.
*Yrd. Doç. Dr., İpek Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi