Bağımlı kişilik otorite görmek ister
Siyasal davranışın psikolojisi, bireylerin ve toplumların siyasi tutumlarını, inançlarını ve davranışlarını psikolojik bir mercekten inceleyen bir disiplin dalı. Siyasetin sadece rasyonel kararlar ve ideolojik farklılıklarla değil, aynı zamanda duygular, motivasyonlar, kimlikler ve sosyal etkileşimler gibi psikolojik süreçlerle de şekillendiğini ileri sürer ve bu alanda çalışmalarını sürdürür. Seçmenlerin neden belirli adayları desteklediği, siyasi partilerin hangi stratejileri benimsediği, Siyasi mesajların nasıl daha etkili bir şekilde iletileceği, propaganda tekniklerinin psikolojik etkileri, insanların siyasi hayata daha fazla katılım göstermesini sağlamak için psikolojik engellerin aşılması ve motivasyonun artırılması, Siyasi farklılıkların neden olduğu çatışmaların anlaşılması ve çözülmesi gibi konular siyasal davranışların psikolojisiyle ilintili konular. Pamukkale Üniversitesi öğretim görevlilerinden Ferihan Polat da bu alanda yaptığı çalışmaları “Siyasal Davranışın Psikolojisi” adlı kitabında okurla buluşturdu. Polat, bu çalışmasında sadece siyasi davranışların nedenlerini değil, aynı zamanda bu davranışların birey ve toplum üzerindeki etkilerini de derinlemesine incelediği çalışmasından yola çıkarak sorularımızı ilettik.
Kayıtsız şartsız bağlılık
Siyasal davranışın psikolojik temelleri, toplumda hangi düzeyde değişim yaratabilir?
Sosyal bilimlerde her araştırmacı her toplumun kültürel değerlerinin evrensel değerler kadar yerel yani kendine özgü değerlerden de oluştuğu her sosyal bilimci için bir ön kabul. Bu ön kabulü ortaya çıkaran faktörlerden biri de o toplumun bireysel ve toplumsal psikolojileri ile ilgili. Toplumu oluşturan bireylerin kişilik gelişimi, ruhsal bütünlükleri ya da yarılmaları toplumsal ruhun şekillenmesinde çok etkilidir. Örneğin bağımlı kişilik adını verdiğimiz, otoriteye tutkun, otorite simgelerini fazlaca idealleştiren, sorumluluk almak istemediği için bir başkasının kendi adına karar vermelerini isteyen kişilik tipinin yoğun olduğu bir toplumda siyasal düzeyde özgürlükçü, eşitlikçi, içinde yaşadığı toplumun sorunları ile ilgili sorumluluk alan etkin bir vatandaş tipinin ortaya çıkması mümkün değildir. Böyle bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplumun eşitlik, özgürlük ve hoşgörü erdemlerini içeren bir demokratik siyasal kültürü geliştirmesi mümkün değildir. Bu tür toplumların anayasalarında sayısız oyunla seyirciyle buluşan ancak Kovid-19 salgını süreciyle beraber 2020 yılında perdelerini kapatan Tiyatro Anadolu, İsrailli yazar İlan Hatsor’un kaleme aldığı “Maskeliler” adlı oyunla yeniden sahneye adım atacak.
Yoğun çalışma temposuyla ortalama 1,5 aylık bir sürede hazırlanarak sahneye çıkarılan oyunun yönetmenliğini Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Ana Sanat Dalı Öğr. Üyesi Dr. Süleyman Karaahmet üstleniyor. Oyuncu kadrosunda ise öğretim görevlileri Berk Kırlak, Ozan Karaahmet ve Ali Burak Asil yer alıyor. Filistinli üç kardeşin geçmiş hesaplaşmalarını, ideolojik farklılıklarını ve ihanet suçlamalarını kaleme aldığı oyun, Tiyatro Anadolu tarafından ilk defa sahnelenecek.
Eskişehir’de 32 yıllık geçmişiyle başarılı işlere imza atan Tiyatro Anadolu, üç karakter arasında geçen sert diyalogları hem aile bağlarını hem de savaşın bireyler üzerindeki yıkıcı etkisini gözler önüne seren hikayeyle mart ayının ikinci haftasında prömiyer yapacak.
Kurulduğu 1993 yılından itibaren tiyatro tarihinin birçok önemli baş yapıtını sahneleyen, Anadolu Üniversitesinin ülkedeki sosyal yaşantıya katkı sağlama sorumluluğunun bir göstergesi olarak yapılandırdığı Tiyatro Anadolu, kendi kadrosu, mekanları ve zengin repertuarıyla sezon sonuna kadar haftada iki gün olmak üzere seyirci karşısına çıkmayı hedefliyor.
Yeniden sahneye
Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel “ Sahnelere tekrar dönen Tiyatro Anadolu, sezon sonuna kadar da her hafta seyirciyle buluşacak. Oyunlarımız sadece Anadolu Üniversitesi öğrencileri ve personeli için sahnelenmeyecek. Dileyen herkes Tiyatro Anadolu’nun oyun programını takip edip üniversitemize gelebilecek” dedi.
Oyuncularla turne kapsamında ülkeyi gezip oyunları sahneleyebileceklerini aktaran Adıgüzel, şunları kaydetti:
“Mart ayının ikinci haftasında sahnelenecek olan ‘Maskeliler’ oyununa herkesi bekliyoruz. İlan Hatsor’un yazdığı, Nebil Tarhan’ın Türkçe’ye çevirdiği oyun, Filistinli üç kardeşin yaşadıklarını anlatan bir oyun. Oldukça ilgi ve dikkat çekeceğini düşünüyorum.”
Oyunun yönetmeni Süleyman Karaahmet ise şöyle dedi:”Pandemi süreciyle beraber verdiğimiz mecburi aranın ardından yeni oyunumuzla birlikte seyircimizle tekrar buluşmak bizleri oldukça heyecanlandırıyor.»
Öğretim görevlisi sahnede
Oyunculardan Öğretim Görevlisi Berk Kırlak da Filistin meselesinin, İsrail’in bu topraklar üzerine yaptığı saldırılardan dolayı uzun zamandır devam ettiğini, söz konusu meseleye farkındalık oluşturmak istediklerini dile getirerek, “’Maskeliler’ oyunu uzun yıllardır pek çok tiyatroda tekrar tekrar oynanan ve seyirci tarafından da beğenilen bir oyun. Oyunda ortanca kardeş Naim’i canlandırıyorum. Naim, Filistin mücadelesinde oldukça aktif rol oynayan biri. Dolayısıyla Naim rolünü onurla oynamaktan çok mutluluk duyuyorum.” şeklinde konuştu.
“Maskeliler” oyununda ailenin küçük kardeşi olan Halit’i canlandıran Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Ana Sanat Dalı 3. sınıf öğrencisi Ali Burak Asil de Halit’in bu savaşın ve ailenin arasında sıkışmış olan bir karakter olduğunu anlattı.
rejim tanımı ne olursa olsun siyasal rejim her daim otoriter bir rejime evrilme tehlikesi taşır. Gördüğünüz gibi siyasal davranışın nasıl şekillendiği insanın kişilik gelişimi ile ilgilidir. O toplumdaki bireylerin kişilik örüntüsü siyasal tutum ve davranışları, dolayısıyla da o ülkenin siyasal rejimini belirlemeye kadar gidebilir. Bu nedenle demokratik bir siyasal rejimin temeli her şeyden önce özerk kişilik geliştirmiş, sorumluluk alabilen, kendine saygısı yüksek ve içinde bulunduğu toplumun değerleri ile sahici bir özdeşim kurabilen insanlardan oluşan bir topluma dayanır. Dolayısıyla toplumdaki bireylerin kişilik gelişimine yönelik bilinçli bir farkındalık oluşturmak daha barışçıl ve daha güven temeline dayalı bir toplumsal yaşamı beraberinde getirebilir.
Bizde karizmatik liderlik önemli
Siyasal liderlerin ve liderlik tarzlarının toplumsal psikoloji üzerindeki etkileri nelerdir?
Her toplumun içinden çıkardığı siyasi lider tipi ve bu liderlerin özellikleri birbirinden farklıdır. Aynı şekilde bir başka ülke ve toplum için ideal görülen siyasi liderler diğer bir ülke ve halkı için çok başarılı bir lider grafiği çizmeyebilir ya da çok teveccüh görmeyebilir. Her topluma denk düşen lider tipi farklıdır. Bazı toplumlar kendilerine bir siyasi liderden ziyade bir kamu görevlisi seçerler, lider özellikleri gösteren siyaset adamlarına çok ilgi göstermezler. Örneğin İskandinav ülkeleri bu bahsettiğim toplumlara çok tipik örneklerdir. Ancak biz toplum olarak bu türden bir siyaset insanı anlayışına çok uzağız. Bizim için iyi bir siyasi lider karizmatik liderlik özellikleri taşımalı. Her şeyden önce güçlü bir görünüm sergilemeli ve çok iyi bir hatip olmalı. Peki neden biz özellikle bu tür bir siyasi lider tipine teveccüh gösteriyoruz? Ben bunu millet olarak savaşçı ve göçebe bir tarihe ve kültüre sahip olmamızla açıklıyorum. Böyle bir geçmişe sahip olmak bize kılavuzluk yapacak, bizim adımıza yeri geldiğinde inisiyatif alacak, yanılmaz, sarsılmaz kahraman bir lidere duyduğumuz psikolojik ihtiyacın sonucunda ortaya çıkar. Çünkü bizim gibi toplumlar çok travmatik bir tarihi mirasa ve bunun duygusal yüküne sahiptir. Bu durum o toplumların duygusal dünyalarını oldukça kırılgan yapar. Bu kırılganlığı güç imajı ile telafi edecek bir lider, toplumsal birliğin tesisinde hayati öneme sahiptir. Çünkü tek tek bireysel hayatlarında kendilerini güçsüz ve yalnız hisseden insanlar, bu türden bir liderin güç imajına yaşamsal bir ihtiyaç duyar. Bu tür toplumlarda toplumsal birliğin sağlanması ve toplumun bir amaca yönelik harekete geçirilmesinde karizmatik liderler hayati rol oynarlar.
Siyasal krizler, toplumsal ruh halini ve bireylerin karar alma süreçlerini nasıl etkiler? Toplumsal huzur ve barış üzerinde nasıl bir etki yapar?
Siyasi kriz anlarında toplumsal karmaşanın yarattığı kaos ortamı toplum üyelerine birlik olmanın verdiği güven hissini kaybettirmeye başlar. Güvenlik ihtiyacı insanın en temel ihtiyaçlarından biridir çünkü insanın bilinçaltı hayatta kalmaya programlıdır. Bu tür kriz anları insanın en temel korkusu olan ölüm korkusunu tetiklediğinden, toplumun en büyük motivasyonu kendilerini yeniden güven duygusu içinde tutacak yani ölüm korkusundan uzakta tutacak düzenin tesis edilmesi ihtiyacıdır. Bu güdü sebebiyle insanlar bir baskı ortamını sırf güvenliğin yeniden tesisi için bekler ve arzular hale gelebilirler.
Siyaset yapmak sosyal medyaya kaydı
Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte bireyler çeşitli mecralarda siyasal olarak varlıklarını öne çıkarmaya çalışıyorlar. Neden?
Hayatımızı sürdürmede gerekli olan finansal kaynağı sağlamak için hepimiz en büyük zaman dilimini artık çalışmaya ayırıyoruz. Dolayısıyla ortaya çıkan zaman kısıtı içinde siyasal bir varlık olan insanın içinde yaşadığı siyasal bütüne dair geleneksel siyasal katılma yollarını kullanmak artık çok maliyetli hale geldi. Yani kimsenin bir gösteriye, bir yürüyüşe, bir mitinge katılmaya ya da bir siyasal partiye üye olarak aktif çalışmaya hem vakti yok hem de siyasal sistemlerin özelliğine bağlı olarak her siyasal düzen bu kanalları kullanmaya izin vermeyebiliyor. Ama sosyal medyaya erişim ise çok kolay. Bir twitt atarak ya da bir gönderi yayınlayarak içinde yaşadığınız toplumun sorunlarına yönelik siyasal tercihlerinizi çok rahat dile getirebiliyorsunuz. Sosyal medya artık siyasetçiler için de çok pratik ve etkili. Yani siyasetin hem arz yönü hem de talep yönü için çok cazip bir alan.
Türkiye’nin benzersiz doğal mirasını keşfetmek için: Büyük Doğa Modeli