Şöhretini onlara borçlu
Woody Allen, bugün dünyaca tanınır bir yönetmen olmasını kadınlara borçlu olduğunu söylüyor. Peki hangi kadınlar? Diane Keaton'dan Scarlett Johansson'a uzun soluklu yol arkadaşlığı ettiği oyuncuların sayısı hayli fazla.
“Güzel ve akıllı kadınlar sayesinde buradayım.” diyor Woody Allen. Sadece özel hayatında değil, kariyerinde de. Röportajlarında şunları anlatıyor: “Kadınlar benimle birkaç kez çıktıktan sonra görüşmek istemiyorlardı. Çünkü çok cahil ve sıkıcıydım. İyi birkaç espriyle ortamlarda yer bulamayacağımı anladım.” Allen kendini kanıtlamak için okudu, sıra dışı mizahıyla kendini zirveye taşıyan yeni bir yol açtı. Bu yolculukta ona eşlik eden yine kadınlardı. Filmografisine baktığımızda ön plana çıkan birçok yıldız var. Allen'ı zirveye çıkaran, onunla zirveye tırmanan kadınlar…
Eşi, sinemadaki ilk yoldaşı
Diane Keaton: İlk göz ağrısı… Beraber yol arkadaşlığı yaptığı ilk kadın Louise Lasser ama Keaton'un yeri başka. İkisinin de birbirinin kariyerine büyük etkisi var. El ele vererek zirveye çıktılar. Keaton'u her ne kadar ‘Baba' (1972) filminde Michael Corleone'nin eşi olarak tanısak da kariyerini şekillendiren asıl projeler baş başa yaptıkları. İlk birliktelikleri filmden hemen sonra ‘Tekrar Çal Sam' (1972) –Türkiye'de sonraları sahneye aktarılıp hayli meşhur oldu- ile başladı. Allen'ın karısı tarafından terk edilen, bunalıma girmemesi için yakın arkadaşları tarafından sürekli yeni kadınlarla tanıştırılan tanıdık bildik hikâyeyle…
Allen başroldeydi, Keaton kendi gibi psikolojisi yerinde olmayan arkadaşı rolünde. Bu eğlenceli dostluk birkaç ay sonra ‘200 Yıl Sonra' ile devam etti. Sonra ‘Aşk ve Ölüm' (1975), ‘Annie Hall' (1977)… Malumunuz Allen, şehirle özel bir bağ kurup ona özel hikâyeler anlatan bir yazar. İspanya'dan İngiltere'ye birçok şehri mesken edindi. Şimdi farklı ülkelerden teklifler alıyor. Yönetmenin şehirle olan ilişkisini irdelediği ilk film Annie Hall. New York'a olan düşkünlüğünü, kadın erkek ilişkilerine pek de sağlıklı olmayan yerden baktığı (aldatmanın gerekliliği üzerine duruyor) bir aşk hikâyesi. Bu film Keaton'un kariyerinde özel bir yere sahip. Annie karakteriyle en iyi kadın oyuncu Oscar'ına sahip oldu. Sonrasında farklı yönetmenlerle çalıştı sadece komedide değil, dramada da saygın bir oyuncu olduğunu kanıtladı. Keaton ile Allen arasında sadece oyuncu-yönetmen ilişkisi yok. Onlar aynı zamanda karı koca. Kadın erkek ilişkilerine yoğunlaşan filmlerinde sıcaklığın temeli aileye dayanıyor. Annie Hall kendi ilişkilerini anlatıyor.
Birinin işi çıkarsa…
Mia Farrow: Bugüne kadar en uzun soluklu çalıştığı oyuncu. Beraber 13 film yaptılar. 1982'de çektikleri ilk filmin ilginç bir hikâyesi var. Zira buradaki ana rol normalde Keaton için yazılmıştı. Ancak aldığı Oscar ile sinema dünyasının en çok aranan simalarından olan Keaton farklı yönetmenlerle çalışma arzusundaydı. Allen'in hikâyesi kendisine geldiğinde iki farklı sinema filmi çekiyordu, programını bir türlü ayarlamayınca dahi yönetmen yeni bir yüz arayışına girdi. O da Polanski'nin ‘Rosemary'nin Bebeği'yle umut vaat eden kadın olarak görülen Farrow oldu.
O yoğunluk hayırlı olmuş olacak ki bu birliktelik başladı, birbirinden tatlı, eğlenceli filmler çıktı ortaya. Beraber yol arkadaşlığı ettikleri yapımların birkaçı: Kahire'nin Mor Gülü (1985), Hannah ve Kız Kardeşleri (1986), Radyo Günleri (1987), Kocalar ve Karıları (1992)… Kiminde yaşadığı ekonomik bunalımı unutmak için sık sık sinemaya giden yoksul bir garsonun hayal dünyasına bir aktörle yaşadığı aşk anlatıyor, kiminde üç kız kardeşin duygusal gel gitleri… Duygusal, romantik, mizahı bol. Bu arada ekleyeyim: II. Dünya Savaşı döneminde yönetmenin New York'ta yaşadıklarını anlatan Radyo Günleri'nde Farrow ile Keaton beraber rol aldı. İkisinin birlikte rol aldığı ilk ve tek film. Yeni bir not: Farrow ile Allen ikilisinin ilişkisi de iş üzerine kurulu değil. Onlar evlenmedi ama uzun yıllar beraber yaşadılar. Hatta bir biyolojik, iki evlatlık üç çocuk edindiler. Özel hayatlarında sorunlar baş gösterince setteki birliktelikleri de son buldu.
Milenyumda yeni yüzler
Scarlett Johansson: Son dönemin gözde oyuncularından. Nitelikli projelerde yer aldığı gibi güçlü bir magazin figürüne dönüştüğü için adına hayli aşinayız. Johansson, yönetmenin milenyum oyuncularından. Her fırsatta ona dair hayranlığını dile getiriyor: “İşe gittiğimde Scarlett gibi kızlarla karşılaşıyorum. Günüm nasıl kötü geçsin.” İkilinin birlikteliği ‘Maç Sayısı' (2005) ile başladı, ‘Scoop' (2006), ‘Barselona Barselona' (2008) ile devam etti. Üç filmin içinde en çok ilgi gören şehir filmlerinden ‘Barselona Barselona'. İspanya'da tatilde yolları kesişen iki Amerikalı gencin karmaşık ilişkilerini anlatan yapım. Johansson iki arkadaştan biriydi, diğeri daha tanıdık bir sima Penelope Cruz. Senaryo kadar, oyunculuklar da güçlüydü.
Penelope Cruz: Barcelona'da başladı macera. Sonrası çok da uzun sürmedi. Zira beraber bir filmde daha çalıştılar, ‘Roma'ya Sevgilerle'de (2012). Arka fona İtalya'nın tarihi ve turistik güzelliğini alan, şehre farklı sebeplerle gelen bir grup turistin romantik ve bir o kadar komik hikâyesine yer veren projede… Cruz'un filmografisinde güzelliğine yaslanarak oluşturduğu en belirgin karakterdir. Allen ile yol arkadaşlığı Cruz'un kariyerinde büyük bir değişim yaşatmadı. Zaten zirvedeyken tanıştılar, çalıştılar. En büyük katkısı şu oldu. ‘Barselona Barselona'nın setinde Javier Bardem ile güzel oyuncu arasında bir aşk başladı. İki üç yıl sonra evlendiler. Şimdi nur topu gibi iki çocukları var.
Emma Stone: Son yıldızı. Sihirli Ay Işığı'ndaki (2014) medyumluğunu beğenmiş olacak ki son filmi Mantıksız Adam'da vitrine onu koydu. Küçük bir kasabanın küçük bir kampüsünde felsefe profesörlüğü yapan bir karakterin dönüşüm hikâyesi anlatılıyor yeni filmde. Stone profesörün hayatını dönüştüren öğrencisi. Stone ile Allen'in yolculuğu milenyum oyuncuları gibi iki üç filmde mi kalacak yoksa ilkler gibi çift rakamları görecek mi hep beraber görelim. Keşke Allen üç yüz yıl yaşasa da üç haneleri görsek.
Başka kimler var?
Louise Lasser: What's Up, Tiger Lily? (1966), Parayı Al ve Kaç (1969), Muz Cumhuriyeti (1971), Stardust Anıları (1980)
Mariel Hemingway: Manhattan (1979), Yaramaz Harry (1997)
Dianne Wiest: Kahire'nin Mor Gülü (1985), Hannah ve Kız Kardeşleri (1986), Radio Günleri (1987), September (1987), Broadway Üzerinde Kurşunlar (1994)
Tracey Ullman: Broadway Üzerinde Kurşunlar (1994), Ufak Sahtekarlıklar (2000)
Charlize Theron: Şöhret (1998), Akrebin Laneti (2001)