Alternatif okullar bir hayal mi?
Alternatif okulları bireyi merkeze alan, öğrencinin farklı yaklaşımlarına karşı tepeden inmeci olmayan okullar olarak tanımlamak mümkün. Türkiye'de, Başka Bir Okul Mümkün ile ‘Montessori ve Waldorf' gibi metodları uygulayan okul öncesi kurumlarla temsil ediliyorlar.
Hepimizin hayatında birbirine benzer anılarla dolu bir okul dönemi yaşandı. Öğretmen sınıfa gelir, öğrenci ayağa kalkar, ‘günaydın çocuklar, sağol' faslından sonra öğrenci yerine oturur. Öğretmen genellikle tahtaya ‘Ders: Matematik/ Konu: Asal Sayılar' gibi şeyler yazar ve artık öğrenci öğretmenin tahtaya yazdığı her şeyi defterine geçirmekle mükelleftir. İstisnaları saymazsak her ne olursa olsun neticede öğretmen haklıdır. Öğrencinin itiraz etme hakkı sonu hiçbir zaman tamamlanmayan ‘ama öğretmenim' cümlesinden öteye geçemez. Müfredat dışına çıkmak zor, resmi tarihi sorgulamak imkansızdır. Kalabalık sınıflarda her öğrencinin aynı ilgi alanlarına sahipmiş gibi bir arada ders gördüğü sistemin dışına çıkmak isteyen ebeveynler ‘bedelini uzun mesai saatleri ile ödediği' özel okul arayışına girer. Özel okulların devlet okullarından farkı öğrenci sayısının daha az, eğitim kalitesinin ise bir parça daha iyi olmasıdır. Bir de yabancı dil meselesi vardır. Toplumda önemli bir yere sahip olmanın yolunun yabancı dil öğrenmekten geçtiğine inanan velilerin özel okul arayışına girmesinin başlıca sebebi de budur.
Bireyi merkeze alan eğitim
Özel okulların bile birbirine benzeyen bireyler yetiştirmekten öteye geçemediği günümüzde çocuklarının şahsına münhasır bireyler olarak yetişmesini isteyen veliler ne yapar? Ya eskilerin yaptığı gibi evde çocuğunu kendi yöntemlerine göre eğitecek, daha çok parası olanlar ise mürebbiyeler, dadılar tutacak. Bir üçüncü yol daha var ki son yıllarda daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı: Alternatif okullar. Alternatif okulları geleneksel okulların aksine bireyi merkeze alan, keşfedici, öğrencinin farklı yaklaşımlarına karşı tepeden inmeci olmayan, eşitlikçi, demokratik, bir örnek olmayan bireyler yetiştirmeyi amaçlayan okullar olarak tanımlamak mümkün.
Türkiye'de geniş kitleler ‘alternatif okullar'ı Başka Bir Okul Mümkün ile tanımaya başlasa da evveliyatı var. O evveliyatta yer alan isim ise Dr. Eylem Korkmaz. Kimya öğretmenliği bölümünde okurken alternatif eğitim modellerini araştırmaya başlamış Korkmaz. Eğitim yönetimi ve denetimi programında yüksek lisans yaparken Türkiye'de en kolay uygulanabileceğini düşündüğü bireysel eğitime dayanan Montessori metoduyla ilgili tez çalışması yapmış.
Anaakımda çocuğun yeri yok
Daha sonra kendisini Türkiye'de alternatif eğitimin bilinmesi ve uygulanması için çabalamaya adar Korkmaz. 2005 yılında Türkiye'de ilk kez Uluslararası Alternatif Eğitim Sempozyumu düzenlerler ve ardından Alternatif Eğitim Derneği kurulur. Korkmaz, 2010 Ocak-2013 Aralık arasında Başka Bir Okul Mümkün (BBOM) Derneği'nin kuruluşunda ve BBOM modelinin geliştirilmesi çalışmalarında yer alır. Dr. Korkmaz'a alternatif okulların özel okullardan farkını soruyoruz. Detaylı bir şekilde anlatıyor: “Özel ya da resmi olsun bu okullarda anaakım dediğimiz eğitim veriliyor. Türkiye'de zorunlu eğitimin başlamasıyla eğitimin amacı çok belli bir hal alıyor: Makbul vatandaş yetiştirilecek, temel becerilere sahip birey yetiştirilecek. İlkeler çok belli. Ve bu sistem içerisinde çocuğun yeri çok yok. Anaakım okullarda çocuğun farklılık bireysellik gibi ihtiyaçları hiçe sayılıyor. Çocuğun değil devletin ihtiyaçları ön planda.”
“Peki alternatif okullarda durum ne?” diye sorduğumuzda şu cevap geliyor: “Anaakım eğitimin aksine sadece kendi ülkesini düşünen değil evrensel değerlere bağlı, eşitlik, özgürlük odaklı bireyler yetiştirmeyi amaçlayan, demokratik, çevreye duyarlı okullar.” Korkmaz, demokratik der demez ekleme gereği duyuyor: “Temsili demokrasiden bahsetmiyorum.” Çevre duyarlılığı konusunda da söyleyecekleri var: “Anaakım eğitim, tüketim odaklı bireyler yetiştiriyor. Bunu kıran bir şey olması lazım. Bu okullarda yetişen çocuklar yaptığı her şeyle başka bir şeyleri etkilediğini bilen kişiler olmalı. Tüketim de bunun bir parçası ve ekolojik dengeyi etkileiyor. Adaletli, eşitlikçi, katılımcı bireyler yetiştirmek bu okulların temel amaçlarından. Bunlarla beslenen bireyin çevreci olması kaçınılmaz. Aynı şekilde ırkçılık yapan okula da alternatif okul diyemeyiz.”
Başka bir okul mümkün…
Türkiye'de alternatif eğitim denince akla gelen ilk kurum Başka Bir Okul Mümkün Okulları. 2009-2010'da faaliyete geçen dernek, çocuk haklarını hayata geçiren, çocukların kendilerini gerçekleştirmelerini sağlayan, katılımcı demokrasiyle yönetilen, ekolojik dengeye saygılı ve ticari kâr amacı gütmeyen okulöncesi ve ilkokulların kurulması ve bu modelin ülke çapında yaygınlaşması için çalışmalar sürdürüyor. İlk BBOM İlkokulu Mutlu Keçi adıyla 2013 Eylül'ünde Bodrum'da açıldı ve halen ilkokul 1., 2. ve 3. sınıflar seviyesinde eğitim veriyor. 2015 yılı içinde Ankara, İzmir, Kaş ve Çanakkale'de yeni BBOM okulları açma çabaları devam ediyor. Ankara BBOM girişiminin İncek'te kiraladığı eski köy okulunda çocukların koyduğu ismiyle “Meraklı Kedi” ilkokulu açıldı. BBOM okullarının hayata geçirilmesi aşamasında, eğitim giderleri kooperatif üyeleri arasında eşit paylaşılıyor ve kâr amacı güdülmüyor. BBOM modelinde okulu “okul meclisi” yürütüyor ve okulların gerçek sahipleri çocuklar olarak düşünülüyor. Çocukların okula isimleri kendilerinin vermesi bunun en net göstergesi.
Tüm öğrenciler aynı yeteneğe sahip olamaz
‘Montessori', İtalyan bir doktor ve eğitimci olan Maria Montessori tarafından geliştirilen, sınırlar içinde özgürlük ile bir çocuğun doğal psikolojik, fiziksel ve sosyal gelişimine verdiği önemle tanımlanan bir eğitim yaklaşımı. Bir sınıftaki öğrencilerin aynı anda, aynı yöntemle, aynı konuyu öğrenebileceği varsayımına dayanılarak yapılan toplu eğitime alternatif bir metot Montessori. Tüm öğrencilerin aynı yeteneğe sahip olduğunu düşünmenin imkansızlığı üzerinden yola çıkılmış. Zira bu durum sonucunda öğrenciler sözde başarılı, vasat ve başarısız olarak adlandırılmakta. Bireysel eğitim ise çocuğun kendi hızında öğrenmesine imkan tanıyor. Montessori metodunda çocuk bir aşama üzerinde uzmanlaşmadan diğer aşamaya geçmiyor, böylece başarısızlık duygusu yaşamıyor. Türkiye'de bu metodu uygulayan bazı anaokulları ve ilkokullar mevcut.
Akıl yaşta değil baştadır ya da Waldorf eğitim sistemi
Ünlü felsefeci Rudolf Steiner tarafından oluşturulan eğitim anlayışı, çocuğu birey olarak görüp yaratıcılığını, öğrenme yeteneğini, düş gücünü, iradesini ve iyimserliğini destekleyen bir eğitim tasarımını savunuyor. Ve “her şeyi kendi zamanında yapma” görüşüne odaklanıyor. Yani çocukların okullaşma yaşının takvime bakılarak belirlenemeyeceğini savunuyor. Baskı ve ezber bilgiler reddedilirken, bunların yerine çocukların doğa ile iç içe, ritmik gündelik yaşam içerisinde hayatı öğrenmesi hedefleniyor. Türkiye'de ‘Waldorf' sistemi bir okul içinde pilot uygulama olarak yer alıyor. Bu sistemi benimseyen okul öncesi kurumlar da var.
Öğretmenin öğrenciyi dinlediği sistem: Reggio
‘Reggio', İkinci Dünya Savaşı sonrasında İtalya'nın Reggio Emilia adlı kasabasında ortaya çıkmış bir yaklaşım. Bu okullarda, önemli olan çocuklar. Öğrencinin öğretmeni dinlediği kadar öğretmen de öğrenciyi dinler. Bu yaklaşıma göre eğitimin amacı; büyüme sürecindeki çocuğun gelişimini engelleyen ‘duvar'ın ortadan kaldırılmasıdır. Eski ve katı kurallar, güncelliğini yitirmiş kavramlar, yetişkinlerce benimsenmiş anlaşılması güç davranış ve tutumlar, geleneksel eğitim yöntemleri bu duvarı oluşturmaktadır. Yaklaşımın ortaya çıkmasında ailelerin, savaştan sonra daha duyarlı ve faşizmden uzak çocuklar yetiştirmek amacı yattığı dile getirilir. Türkiye'de bu yaklaşımdan beslenen okul öncesi kurumlar mevcut.