Mehmet Çetingüleç - Ya vatandaş söylediklerinize inanırsa…
Diyelim ki, sizin söylediğiniz doğru. Vatandaş kendisine düşen milli gelirinin bir gecede 10 bin 400 dolardan 19 bin doların üzerine çıktığına inandı.
Diyelim ki, vatandaşın içerisinde saf olanlar var, “nasıl olsa gelirim artmış” diyerek alışveriş yapmaya başladı.
Kredi kartına yüklendi.
Ay sonunda ekstre geldiğinde borcunu ödeyecek misiniz?
Dolar artmış, milli gelir reel olarak düşmüş. Siz hala vatandaşı kandırma peşindesiniz. Gerçek milli geliri değil, yeni satın alma paritesine göre yaptığınız hesabın sonucunu açıklıyor, rakamı bir gecede yaklaşık iki misline çıkarıyorsunuz.
Peki bu rakamlar vatandaşın gerçek durumunu yansıtıyor mu?
Milli gelir konusunda detaylı araştırma yapan eski DPT Müsteşarı, CHP Milletvekili İlhan Kesici soruyu şöyle yanıtladı:
“Milli gelir gerçekte 10 bin doların da altına indi. 9 bin dolar seviyesinde. Onu saklamak için yeni satın alma paritesine göre hesaplama yapıp 19 bin dolara çıktığını söylediler. Ama vatandaşın gerçek durumunu yansıtan bu parite değil.”
Hükümet illüzyonla vatandaşın gözünü boyamayı seviyor.
2006 yılında da bir gecede 1500 dolar birden zenginleşmiştik. İlhan Kesici “O tam anlamıyla rakamlarla oynamaktı” diyor.
Acaba vatandaş zenginleştiğini hissediyor mu?
Bakın yılın ilk 8 ayında kredi borcunu ödemediği için yasal takibe uğrayanların sayısı geçen yıla göre yüzde 13 artışla 501 bine ulaşmış durumda. Kredi kartı borcundan dolayı takibe uğrayanların sayısı ise 719 bin.
TÜİK'in Eylül ayında açıkladığı verilere göre toplumun yüzde 15'i, yani yaklaşık 12 milyon kişi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. İyimser bir hesaplama yapmış kamu kuruluşu. Ülkede 13 milyon kişi her ay düzenli olarak ayni ve nakdi yardım alarak ayakta durabiliyor. Gizli yoksullarla birlikte sayı 20 milyonun çok üzerinde.
Kişi başına milli gelirin 19 bin dolar olduğu bir ülkede bu kadar çok yoksul yaşar mı?
Toplumun yüzde 66,5'i borçlu. Üstelik bu borçlar günlük yaşamı sürdürebilmek, geçimi sağlayabilmek için yapılmış.
19 bin dolar gelirin olduğu bir ülkede bu kadar çok borçlu yaşar mı?
Yoksulluk içerisinde yaşamını sürdürmeye çalışanlara “aslında siz zenginsiniz” diyenler eğleniyorlar herhalde.
Bu noktada iki soru öne çıkıyor:
Siyaset, ülkeyi yönetenlere vatandaşla eğlenme hakkı verir mi?
Yoksa hükümetin durumu milli gelirin düştüğü bir dönemde, rakamları ikiye katlayarak bundan siyasi nema sağlamayı düşünecek kadar vahim mi?