‘Sebil ekmek' siyasî kırgınlıkları bitirdi
‘Müşteri daima haklıdır.' sözü tedavülden kalktı desek yeri. Eli sopalı, palalı, tahammülsüz esnaf görüntüleri hafızalara kazındı bir kere. Şiddete bulaşıp cana kıyanlar bile oldu. Bu utanç verici imajı yıkan birileri de yok değil. Hem arkadaş hem de hayırsever olmayı başaran bir grup Fatih esnafı, sebil ekmek vesilesiyle aralarındaki kardeşliği canlandırdı.
Halime Ahmed'in hikâyesi tanıdık. Halep'ten İstanbul'a göç etmek zorunda kalan binlerin içinde herhangi biri o. Eşini kaybeden yirmi iki yaşındaki Halime, dört çocuğunu evde bırakıp her gün sabah saatlerinde Balat'tan Fatih'e yürüyor. Kalabalığın içinde ağır aksak geçip kaldırım kenarına oturuyor. Hemen yanı başındaki dolabın üzerinde ‘sebil ekmek' yazıyor. Herkesin poşetini aldığına emin olunca o da payına düşene razı oluyor. Evde onun yolunu gözleyen on iki kişi var. Dört taneyle yetinmesinin sebebi, biraz ötede mendil satan Suriyeli çocuklar. “Mendil satamazlarsa ekmek götürüyorlar.” diyor. Son birkaç yıldır ülkenin yoğun siyasî; gündemi ve ayrışmadan esnaf ilişkileri de nasibini aldı. Öyle ki siyasî; tartışmalar nedeniyle 40 yıllık komşu esnaf birbirine küstü. Kimi korkudan yaptı bunu, kimi öyle inandığı için. Sonuçta ülkenin tepesinde yaşanan kavgadan onlarda nasibini aldı. Tartışmalar kavgaya dönüştü. Halime Ahmed ile tanışmamıza vesile olan kişi Mustafa Yerli de arası açılan meslektaşlarını sebil ekmek ile yeniden bir araya toplamayı başardı. Bu uygulama sayesinde esnaf aralarındaki kırgınlıkları unutmaya başladı, ekmek sadece fakirlerin derdine dert olmadı onlarında da birbirleriyle münasebet kurmalarına vesile oldu.
Bir yıl önce Fatih'te esnaflığa başlayan Mustafa Yerli, sebil ekmek dolabı fikrinin mimarı. Kartopu sebebiyle insan canına kıyan, şişeleri devirdi diye turist döven esnaf görüntülerinden sıkılmışken, şu günlerde içimiz rahatlatıyor. Ticarete başladığında hiç kimsenin birbirine selam bile vermediğini gören Yerli, hemen kolları sıvar. Herkesi bir amaç uğrunda birleştirmek için önce ziyaretler yapar. Herkese bol kazanç diler, dualarla ekmek kapısının yolunu tutar. Onun iyi dilekleri karşısında, “Biz sana rakip değil miyiz?” diyenler olur. “Rızık Allah'tandır.” der gülümser. Aradaki muhabbeti artırmak için bir yol daha vardır: İyilikte bulunmak. Onun çağrısına ilk karşılık bir başka esnaftan, Bektaş Kutluata'dan gelir. Kutluata ve arkadaşları yeniden bir araya gelerek ahilik ruhunu canlandıracaklarından emindir.
Esnafın birbirine merhabası: Ekmek geldi mi?
Sebil ekmek dolabı herkesin meraklı bakışları arasında Fatih Camii'nin karşısına, Ocaklı Sokak'a konulur. Kutluata'nın yardımından hemen sonra esnaflar toplanır. Az demeden çok demeden herkes üzerine düşeni yapar. Birbirlerine geliş gidiş de artar. Selamlaşmak, sohbet etmek için vesileleri vardır artık. “Ekmekler geldi mi?”, “Dolap boşaldı mı?” ile başlayan diyaloglar arkadaşlıklara dönüşür. İhtiyaç sahiplerinden çok dükkan sahipleri bu soruyu sorar. Her gün ortalama yirmi ailenin karnını doyurduğunu bilmek onları kenetler. Hangi hislerle yola çıktığını anlatırken heyecanı gözlerinden okunuyor Mustafa Yerli'nin: “Hayatım boyunca insanlara ve hayata dokunmaya çalıştım. Hayır işlerine, sivil toplum kuruluşlarına dâhil olmaya çalıştım. Fark ettim ki herkesin ferdi olarak yapacakları var. Binlerce kişinin dolaştığı sokaklarda mazlumlar açken biz rahat edemeyiz.”
İlk aylarda üç-dört esnafın sahip çıktığı proje için şimdi başka ilçe esnaflarından tebrik telefonları geliyor. Hayrın tek dolapla sınırlı kalmaması için desteğe ihtiyaç var. Çünkü ilçenin yoksul nüfusuna Suriyeli mülteciler de eklenmiş durumda. Başınızı nereye çevirseniz kâğıt mendil, su satan daha ziyade dilenen çocukları görüyorsunuz. Yedi yaşındaki Meryem de çoğu akranı Şamlı gibi Fatih sokaklarını her gün arşınlıyor. Akşam olduğunda şayet kalırsa nasibine düşen ekmeği alıyor. Ama çoğu zaman o gelene kadar hepsi bitiyor. Hemen fark edip fırına koşuyor çıraklardan biri. Mustafa Yerli daha nicelerinin aç uyuduğunu hatırlatıyor ve yardım çağrısında bulunuyor: “İnsan ayakkabısız yaşar, görüyoruz evsiz de yaşıyorlar. Fakat bir lokma da olsa karnımızın doyması lazım. Kimse boynu büküp eve dönmesin diye daha çok çalışmak gerekiyor. Belediyenin, şahısların meseleyi sırtlanmasını bekliyoruz. Ölüm kalım meselesi. Eğer inanıyorsak, bize sığınan insanlar açlık çekmemeli.”
Şükür, öğrencilerin karnı tok
Mustafa Yerli'ye sebil ekmek projesinin arka planını sorduğumuzda gözleri doluyor. Öğrencilik yıllarında, “İmkânım olursa ihtiyacı olanlara ekmek ikram edeceğim.” dediğini anlatıyor. Kendisi İstanbul İmam-Hatip Lisesi'nde okurken yurtta kalır. Zaman zaman acıktıklarında kuru ekmeği tuzlayıp yediklerini, bittiğindeyse mahzun olup ders çalışamadıklarını hatırlıyor. Şimdi de utanıp isteyemeyen öğrenci olur diye gözü kapıda bekliyor ama gelen olmamış. O sebeple gönlü rahat, “Bugüne kadar gelip ekmek alan olmadı. Arada bir çevredeki yurtları kontrol ediyorum, şükürler olsun aç kalan öğrenci yok.” diyor.