Başkanlık sistemi acil değil
AK Parti, 7 Haziran'da kaybettiği iktidar koltuğuna 1 Kasım'da aldığı yüzde 49,4'lük oyla yeniden oturdu.
Davutoğlu'nun partisi Meclis'te 317 sandalyeyle temsil ediliyor. Ancak herhangi bir partinin anayasayı doğrudan değiştirmek için 367 milletvekiline sahip olması gerekiyor. Anayasa değişikliğini referanduma götürebilmek için ise 330 milletvekilinin desteğine ihtiyaç var. Muhalefet partileri yeni anayasa çalışmalarına sıcak ancak başkanlık sisteminin getirilmesine karşı çıkıyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün TRT Haber televizyonunda sıcak gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. En önemli gündem maddesi şüphesiz ‘başkanlık sistemi' tartışmalarıydı. Davutoğlu, şu andaki (parlamenter) sistemin Türkiye'de Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında her an sorun çıkarmaya ayarlı olduğunu savundu.
BİRİNCİ GÜNDEM MADDESİ TANSİYONUN DÜŞÜRÜLMESİ
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiğini, bu nedenle sistemin başkanlığa evrilmesinin daha kolay olduğunu iddia etti. Ardından, “Başka öneri varsa tartışalım. Ama bunlar birinci gündem maddesi değil. Birinci gündem tansiyonun düşürülmesi ve sükûnetle konuşulabilmesi lazım. Uygun mekanizmayı birlikte geliştirelim, kimseye bir model dayatacak değiliz. Referandum için sayımız yetmiyor. Anayasa değişikliği mutlaka uzlaşıyla olacak. Bizim talebimiz iyi ayarlanmış güçler ayrılığı prensibine göre bir başkanlık sistemi getirmektir.” ifadelerini kullandı.
ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ANAYASA İSTİYORUZ
Ahmet Davutoğlu, önümüzdeki günlerde muhalefet liderleriyle bir araya gelmeyi planladığını anlattı: “Hükümeti kurduktan sonra eğer olumlu cevap alırsak yeni anayasa da dahil olmak üzere bütün konuları da rahatlıkla konuşabileceğimiz şekilde muhalefet liderleriyle bir araya gelmeyi planlıyorum. Üzerinde ittifak edeceğimiz husus özgürlükçü ve vesayete karşı bir anayasa olmalı. Bunu yapmadan salt anayasayı başkanlık sistemi gibi göstermek, onu savunmak ve karşı çıkmak açısından yanlıştır.”
1 KASIM ZAFERİNİ, 7 HAZİRAN AKŞAMI KAZANDIK
Seçim sonuçlarını da değerlendiren Ahmet Davutoğlu, “5 kritik kavşak vardı. Biz orada yanlış bir adım atmış olsaydık 1 Kasım'da bu başarıyı elde edemezdik. Biz aslında 1 Kasım seçimini 7 Haziran akşamı kazandık. Konya'da seçim neticesini alıp Ankara'ya gittiğimde genel bir karamsarlık havası vardı. ‘13 yıllık iktidarın ardından, 7 Haziran'da zafer konuşması yapmak kolaydır' dedim. Esas konuşmam 7 Haziran akşamı yapmış olduğum konuşmamdı. Milletimize dönüp ‘mesajınızı aldık' dedim. Hep anayasal meşruiyet içerisinde kaldık. Kongreye gittik. Kongrede eğer partimizin birliğini, bütünlüğünü koruyamamış olsaydık istemediğimiz bir sonuçla karşı karşıya kalabilirdik. Terörle mücadelede mükemmel bir performans sergiledik.” ifadelerini kullandı.
Basın özgürlüğü kırmızı çizgimiz teminatı benim
Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün ayrıca Amerikan CNN International televizyonundan ünlü gazeteci Christiane Amanpour'a konuştu. Basın özgürlüğü ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın otoriterleştiği iddiaları konusunda sorulara muhatap olan Davutoğlu, dikkat çeken açıklamalar yaptı. Amanpour, “Erdoğan ve AK Parti'nin ülke içinde ve dışında ‘otoriter, anlayışsız, zorba, otokrat, ayrılıkçı, kavgacı ve paranoyak' şeklinde tanımlaması hakkında ne dersiniz?” şeklindeki sorusuna Davutoğlu, “Herkes bizi eleştirebilir, ama bunlar gerçeği yansıtmıyor.” cevabını verdi. Amanpour, Türkiye'deki basın özgürlüğünün büyük endişe kaynağı olduğunu, yüzlerce insanın çeşitli sebeplerle ve Erdoğan'a hakaret suçlamasıyla tutuklandığını belirterek, “İnsanların dedikleri konusunda endişe duymuyor musunuz?” şeklinde bir soru sordu. Bunun üzerine Davutoğlu, “Endişe duyuyoruz. 1990'larda bir akademisyen olduğum dönemde aynı zamanda köşe yazarlığı yapıyordum. Basın özgürlüğü ve entelektüel özgürlük benim için kırmızı çizgidir. Eğer bir entelektüele, köşe yazarına veya gazeteciye herhangi bir saldırı olursa onların savunucusu olurum. Buna garanti veriyorum.” ifadelerini kullandı. İHSAN DENLİ WASHINGTON, CİHAN