Yobazlaşmanın ayak sesleri
Ekrem Dumanlı'nın yeni kitabı “Yobazlaşma” (Zaman Kitap), yobazlığın tarihi serüvenine, oynadığı rollere, son süreç içerisinde yaşananlara ışık tutuyor. “Kapımıza Dayanan Tehlike” üst başlığıyla yayımlanan kitap, tarihsel bir perspektiften bugün ile geçmiş arasındaki benzerliklerin fotoğrafını çekiyor.
“Yobaz, tarihin bütün dönemlerinde benzer davranışlarla ortaya çıkıyor. Gücün yanında yer alıyor, korkunun uzağında bulunmaya gayret ediyor ve değerlendirilebilir zaaflar üzerinden taltif edildiğinde sadık bir nefer haline getirilebiliyor. Bilgi kirliliğiyle, yalanla ve iftiralarla sonuca ulaşmak adına bütün kötülük kanallarını kullanırken “çapsızlığıyla” da güzelin ve doğrunun inşa serüveninde kalıcı hasarlar bırakan felaketlere yol açabiliyor.”
Ekrem Dumanlı, “Kapımıza Dayanan Tehlike” üst başlığıyla yayımlanan “Yobazlaşma” (Zaman Kitap) adlı kitabında, yobazlığın tarihi serüvenine, oynadığı rollere, son süreç içerisinde yaşananlara ışık tutuyor; örnekler üzerinden ortaya çıkan benzerliklerin fotoğrafını çekiyor. Yazar, birkaç yıldır dünyada yaşanan terör olaylarının, vahşi cinayetlerin, kanlı saldırıların arkasındaki nedenlere eğilirken insan fıtratının boşluk kabul etmeyen taraflarını bir sistem ideolojisi içerisinde değerlendiriyor. İrşat ve tebliğde “hilm” ve “rıfk” gibi, fertleri ve toplumları kucaklayıcı metotlar yerine, sıkılacak yumruk metaforunu öne çıkaran anlayışın neden olduğu çatışmaları örnekleriyle dikkatimize sunuyor.
YOBAZLAŞMANIN KISA TARİHİ
“Yobazlaşma”, ayrıştırılmış bir toplumun en temel sorununun “çapsız” (gayesiz ve idealsiz) bireyler olduğunu, bu bireylerin sistematik biçimde düşmanlaştırılan hedefler karşısında konsolide edilerek öne sürülmelerinin önemli bir çaba ve enerji gerektirmeyeceğinin altını çiziyor. Dumanlı, bir yandan da ferdin ve toplumun iradesini sakatlayarak onları işlevsiz bırakan “korku”nun değişmeyen gücüne vurgu yapıyor. Bu korkunun belki mağduru belki esiri haline getirilen kitlelerin kanun, kural, ahlak tanımayan saldırı ve iftiralarla başa çıkmasının imkânsızlığına işaret ediyor.
Ekrem Dumanlı, yobazlığı güncel meselelere bağlı kalmadan tarihsel bir perspektiften ele alıyor. Dolayısıyla, bugüne bakarken Kufe'yi; Kerbela'ya bakarken bugünü görebiliyoruz. “Kufe'de gözü dönmüş dar bir zümrenin kontrolsüz öfkesi ve hudut tanımayan adaletsizliğine gür bir sadâ ile karşı çıkılamıyor olmasını” iki nedene bağlıyor: Korku ve kendilerine sunulan imkânlar. Yezid'in halife olarak yaptıklarının kutsal bir görev olduğuna inanılması, Hz. Ali'yi misafir eden bu şehrin insanlarının onun oğlunun şehit edilmesi karşısında sessiz kalmasını bu sebepler doğrultusunda değerlendiriyor.
Kitapta, yobazlaşma ile adalet duygusu arasında bir sebep sonuç ilişkisi kurulabileceğini de görüyoruz. Taraftarlık duygusuyla devlet kaynaklarının israf edilmesinin, emanetin ehlinden alınıp ehil olmayana verilmesinin adalet anlayışında nasıl onarılması güç hasarlara yol açtığına dair örnekler sıralanıyor.
SİYASET, EŞİTLİK, ADALET...
Dumanlı, hukuku askıya alarak masum insanları itibarsızlaştırmanın, kamu kaynaklarını kullanarak onları değersizleştirmenin, ayrıştırıcı söylemlerle şeytanlaştırmanın, toplumsal hafıza ve kodlar üzerinde yapacağı tahribata dikkat çekiyor. Siyasal bir irade üzerinden temsil edilen iktidarın almış olduğu güçlü desteğin, bu desteği rakip, muarız ve muhalif olanları sindirmenin, susturmanın aracı haline getirmesinin eşitlik ve adalet üzerinden sorgulamasını yapıyor. Bu noktada yazar, -korkutarak cezalandırma veya taltif ederek ödüllendirmenin- kitlelerin sessiz ve tepkisiz kalmasında oynadığı acı ve utandırıcı sonucu da irdeliyor.
Ekrem Dumanlı, Türkiye'nin son birkaç yıldır yaşamakta olduğu derin kırılmalar ile Cumhuriyet dönemi boyunca elde edilen muhafazakâr birikimin aldığı ağır hasarları birlikte değerlendiriyor. Ayrıca, Hizmet Hareketi'ne karşı yürütülen şeytanlaştırma projesinin “yobazlaşma” perspektifinden okumasını yaparak, tarihsel örnekler ışığında bir muhakeme ve mukayese imkânı sunuyor.